ADVERBS : ZARFLAR
Written by İngilizce Öğretmeni
ADVERBS : ZARFLAR
Zarf veya belirteç; bir fiilin, fiilimsinin, sıfatın veya başka bir zarfın anlamını yer, zaman, durum ve miktar bakımından niteleyen sözcük. Zarflar, fiile yöneltilenneden, ne zaman, nereye, ne kadar ve nasıl sorularının cevaplarını oluşturur. Aşağı, yukarı, nazikçe, çok, az, fevkalâde, en, ileri, geri, şimdi, geç gibi kelimeler cümle içerisinde zarf olarak kullanılabilir.
- Bir zarf bir sıfatı ya da başka bir zarfı da niteleyebilir: very hot weather(çok sıcak hava), an extremely difficult question(inanılmaz zor bir soru), very fluently(çok akıcı), unusually(alışılmadık) quickly Hızla), vb..
- Zarflar genellikle sıfatın sonuna "-ly" ekinin getirilmesiyle oluşur: serious/seriously, bad/badly, extreme/extremely, vb. Ancak, sıfat ve zarf biçimi aynı olan sözcükler de vardır: fast, hard, late, early, vb.
- Sonu "-ly" ile biten her sözcük zarf olmayabilir. Friendly, lovely, elderly gibi sözcükler, sonu ‘’ly" ile bittiği halde sıfattır: an elderly woman, a lovely day, a friendly voice, vb
Genel olarak zarflar kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılırlar Bu grupları şöyle sıralayabiliriz.
a) Manner(Durum bildiren): slowly-yavaşça, gently-Nazikçe, carefully-Dikkatlice, frankly-Açıkça, bravely - Cesurca, vb.
b) Place(Yer bildiren ): here(burda), there (şurda), up(yukarıda), down(aşağıda), near(yanında), vb
c) Time(zaman Bildiren): now(şimdi), yesterday(dün), tomorrow(yarın), still(hala), yet(henüz), vb
d) Frequency(Sıklık Bildiren): always(daima), never(Hiç), frequently(sıksık), once(bir kez ,bir zamanlar), twice (iki kez), everyday)(hergün)..
e) Sentence (Cümleyi niteleyen): actually(aslında), really(gerçekten), evidently(apaçık), obviously(belli ki), definitely,(kesinlikle) vb
f) Degree (Derece bildiren): very(çok), quite(oldukça), rather(oldukça) fairly(adeta), hardly(zorlukla), scarcely(hemen hemen, vb..
g) Focusing(Vurgulama): just(yalnızca), only(sadece), simply (basitçe), even(hatta), also(ayrıca),vb
ZARFLARIN KULLANILIŞI
a) Zarflar, öncelikle, bir eylemin nasıl yapıldığını ifade eden sözcüklerdir. Yani, yükleme "How?"(Nasıl) sorusunu sorduğumuzda yanıt alabileceğimiz sözcüklerdir.
|
He drives the car carefully (how does he drive? |
O dikkatlice araba kullanır |
|
She sings successfully |
O başarıyla şarkı söyler |
|
She acted deliberately |
O kasten hareket etti |
|
They came unexpectedly |
Onlar beklenmedik bir şekilde geldiler. |
b) Zarflar, bir sıfatın ya da bir başka zarfın derecesini artırmak ya da azaltmak için de kullanılırlar
ZARF+SIFAT
|
It is extremely cold today. |
Bugün hava son derece soğuk |
|
Her mother is seriously ill. |
Onun annesi ağır bir şekilde hasta |
|
The street was unusually quiet yesterday |
Sokak dün alışılmadık şekilde sessizdi |
.
ZARF+ZARF
|
He drove the car carelessly. He drove the car unbelievably carelessly. |
O dikkatsizce araba sürdü O inanılmaz dikkatsizce araba sürdü |
|
She did her homework quickly. She did her homework Incredibly quickly |
O ev ödevini hızlıca yaptı O ev ödevini inanılmaz hızlı bir şekilde yaptı |
|
At the party last night, he behaved foolishly At the party last night, he behaved terribly foolishly. |
Dün gece partide aptalca davrandı Dün gece partide aşırı aptalca davrandı |
c) Edat + bir isim yapısını kullanarak bazı zarfların taşıdığı anlamı ifade edebiliriz.
|
She left home in a hurry/hurriedly |
Alelacele evden ayrıldı. |
|
I broke your window by accident/accidentally |
Kazayla camını kırdım |
|
He drove the car with great care/very carefully. |
Arabayı çok dikkatli bir şekilde kullandı |
|
She looked at me with sorrow/sorrowfully. |
O bana hüzünle baktı. |
POSITION OF ADVERBS IN A SENTENCE : ZARFLARIN CÜMLEDEKİ YERİ
a) Durum bildiren zarflar, yüklemden sonra gelir. Eğer yüklemin nesnesi varsa, zarf nesneden sonra yer alır
|
She read the book carefully. |
O kitabı dikkatlice okur |
|
She left the country secretly |
O şehri gizlice terketti |
|
She spoke quietly |
O sessizce konuştu |
|
He waited hopefully |
O umutla bekledi |
b) Fiil + Edat + Nesne durumunda zarf, iki yerde bulunabilir.,
|
She listened to me carefully. She listened carefully to me. |
Beni dikkatlice dinledi |
- Eğer nesne birden fazla sözcükten oluşuyorsa, zarf preposition'dan önce ya da yüklemden önce kullanılır
|
She listened carefully to the delegates from various countries |
Çeşitli ülkelerden gelen delegeleri dikkatlice dinledi |
|
She carefully listened to the delegates from various countries |
c) Yan cümlesi olan ya da gerund - infinitive bulunan cümlelerde, zarfın hangi eylemi nitelediğine dikkat etmek gerekir
|
I tried hard to make her study, |
Onun çalışmasını yapmak için çok çalıştım |
|
I know very well that she can knit |
Ben onun çok iyi öreceğini biliyorum |
d) Frequency Adverbs (Sıklık bildiren zaman zarfları)
always |
Hep , Her zaman |
almost always/nearly always |
Hemen her zaman |
very often |
Çok sık |
usually/generally |
Genellikle, genelde |
often/frequently |
Sık sık |
sometimes/occasionally |
Bazen/ara sıra |
rarely/seldom |
Ender/nadiren/seyrek |
hardly ever/scarcely ever/almost never |
Hemen hemen hiç |
never |
Asla / hiç / hiç bir zaman |
- Yardımcı fiil bulunmayan olumlu cümlelerde bu zarflar asıl fiilden önce, yani özne ile yüklem arasında yer alır.
|
She always sings in English |
O daima ingilizce şarkı söyler |
|
I sometimes feel depressed |
Bazen bunalımlı hissediyorum |
|
They seldom go to the theatre |
Onlar nadiren tiyatroya giderler |
- Sıklık bildiren zarfların olumsuz cümledeki yeri değişiktir. Always daima olumsuzluk eki "not" dan sonra gelir.
|
I don't always get up early. |
Daime erkenden uyanmam |
|
Selin doesn't always study very hard. |
Selin her zaman çok ders çalışmaz |
|
They don’t always late for class. |
Onlar her zaman sınıfa geç kalmazlar |
- frequently, sometimes ve occasionally olumsuzluk ekinden önce gelir.
|
I sometimes don't want to be with people. |
Bazen insanlarla birlikde olmak istemiyorum |
|
She frequently doesn’t want to study. |
O çok sık ders çalışmak istemez |
- *rarely, seldom, hardly ever, almost never ve never olumsuz cümlede kullanılmaz. Bu zarflar sadece olumlu cümlede kullanılır, ancak olumsuz bir anlam taşır.
|
I hardly ever go to the theatre |
Hemen hemen hiç tiyatroya gitmem |
|
My mother almost never complains |
Annem neredeyse hiç şikayet etmez |
|
She never comes to her classes on time |
O hiç sınıfa zamanında gelmez |
|
People seldom ask questions. |
İnsanlar nadiren soru sorarlar |
|
He almost never gets sick |
O neredeyse hiç hasta olmaz |
|
I rarely drive above 50 mph. |
Nadiren 50 km üstüne çıkarım |
|
We rarely see each other now. |
Birbirimizi çok nadiren görüyoruz |
|
She seldom goes to that sort of place. |
O nadiren böyle yerlere gider |
- Occasionally ve sometimes, cümle sonunda da yer alabilir.
|
I go to the theatre occasionally. |
Ara sıra tiyatroya giderim |
- Often, özellikle quite ve very ile birlikte kullanıldığında cümle sonunda da yer alabilir.
|
Do you catch colds often? |
Sık sık soğuk algınlığına yakalanır mısınız? |
|
We come to this restaurant quite often. |
Biz oldukça sık bu restorana geliriz |
|
I don't watch television very often. |
Çok sık televizyon izlemem |
|
We go there often |
Sıkça oraya gideriz |
|
She caught colds often |
O çok sık soğuk algınlığına yakalanır |
- Rarely ve seldom, özellikle only, very ve quite ile birlikte kullanıldığında, cümle sonunda yer alabilir.
|
I eat meat very seldom. |
Çok nadir et yerim |
|
My father smokes cigars quite rarefy. |
Babam oldukça seyrek puro içer |
- Ever olumlu veya olumsuz soruda kullanılır ve hiç anlamını verir. Olumsuz cümlede hiç demek için do not ever yerine never kullanılır.
|
Do you ever smoke? No, I never smoke. |
Hiç sigara içer misin? Hayır hiç içmem |
|
Don't you ever help your mother? Yes, I help her when I have time. |
Annene yardım eder misin? Evet, vaktim oldukça ederim |
|
Do you ever go to the cinema |
Hiç sinemaya gider misin? |
e) Cümlenin sonunda kullanılan zaman zarfları, "by phrase"(tarafından) den sonra gelir.
|
The car was washed by Jack yesterday |
Araba dün Jack tarafından yıkandı |
|
The car will be washed by Jack tomorrow |
Araba yarın Jack tarafından yıkanacak |
|
The car will have been washed by Jack by 5 p.m |
Araba saat 5 gibi Jack tarafından yıkanmış olacak |
|
Jack will have washed the car by 5 p.m |
Jack arabayı saat 5de yıkanmıştı |
- Cümlenin sonunda kullanılan bu zarflar, vurguyu artırmak için cümle başında da kullanılabilir
|
Yesterday, the car was washed by Jack. |
Araba dün Jack tarafından yıkandı |
|
Tomorrow, the car will be washed by Jack. |
Araba yarın Jack tarafından yıkanacak |
f) Always, usually, just, already, probably" gibi cümle içinde kullanılan zaman zarfları genellikle, "be" fiilinden sonra gelir. Ancak, vurgulanan öğeye bağlı olarak bu zarflar,cümle içinde farklı yerlerde bulunabilir.
|
Jack usually washes the car in the afternoon. |
Jack arabayı genellikle öğleden sonra yıkar |
|
The car Is usually washed (by Jack) in the afternoon. |
Araba genellikle öğleden sonra yıkandı |
|
Usually, the car is washed (by Jack) in the afternoon. |
Genellikle Araba öğleden sonra yıkandı |
|
The car is washed (by Jack), usually in the afternoon. |
Araba genellikle öğleden sonraları yıkandı |
|
The car is washed, usually by Jack, in the afternoon. |
Araba,genellikle öğleden sonraları Jack tarafından yıkandı |
|
Jack usually washes the car in the afternoon. |
Jack genelde arabayı öğleden sonra yıkar |
|
The car Is usually washed (by Jack) in the afternoon. |
Araba genellikle öğleden sonraları yıkandı |
- Probably" nln olumsuz cümledeki yerine dikkat ediniz.
|
Jack probably won't wash the car tomorrow |
Jack muhtemelen yarın arabayı yıkamayacak |
|
Jack will probably not wash the car tomorrow. |
Jack yıkamayacak muhtemelen arabayı yarın |
|
The car probably won't be washed by Jack tomorrow. |
Araba muhtemelen yarın yıkanmamış olacak |
|
The car will probably not be washed by Jack tomorrow. |
Araba muhtemelen yıkanmamış olmayacak |
- Carefully, beautifully, deeply gibi durum bildiren zarflar (adverbs of manner) passivecümlede genellikle "be" fiili ile asıl fiil arasında yer alır. Ancak bu zarfların asıl fiilden Sonra kullanımı da mümkündür.
|
The horror film affected the children badly The children were badly affected by the horror film |
Korku filmi çocukları kötü etkilemiştir Çocuklar korku filminden kötü bir şekilde etkilenmiştir |
|
We placed the glassware carefully in the cupboard |
Dolaba dikkatlice cam eşya koyduk |
g) Derece bildiren zarflar, bir fiili, sıfatı ya da zarfı tanımlayabilirler. Bu zarfların görevi tanımladığı fiilin, sıfatın ya da zarfın sahip olduğu değeri azaltmak yada artırmaktır.
|
I find archeology quite interesting |
Arkeolojiyi oldukça ilginç buluyorum |
|
I realty enjoyed the meal |
Eti gerçekten sevdim |
|
This book is rather boring. |
Bu kitap oldukça sıkıcı |
|
He barely avoided hitting the child. |
O ancak çocuğu vurmaktan kaçınmalıdır |
- Sonu "-ly" ile biten pek çok zarf, derecelendirme yapmak için kullanılabilir
|
They won the football tourment again. they are incredibly lucky |
Onlar futbol turnuvasını yine kazandılar.İnanılmaz şanslıydılar |
|
Everything is surprisingly cheap at this market. |
Bu markette her şey şaşırtıcı derecede ucuz |
|
I was deeply hurt by his remarks. |
Onun sözleriyle derinden yaralandım |
|
Some of our traditions are utterly peculiar to foreigners |
Bizim bazı geleneklerimiz tamamen yabancılara özgüdür |
|
I greatly appreciate your helping me. |
Yardım ettiğin için çok teşekkür ederim |
|
I certainly don't want to come with you. |
Ben kesinlikle seninle gelmek istemiyorum |
|
The motorbike is becoming increasingly popular in Turkey |
Motosiklet Türkiye’de giderek popüler hale geliyor |
|
Everybody was very elegant at the party, but she was exceptionally elegant |
Herkes parti de şıktı ama o son derece şıktı |
|
The children are behaving unusually today. |
Çocuklar bugün alışılmışın dışında davranıyor |
|
The students are remarkably quiet today. |
Öğrenciler bugün oldukça sessiz davranıyor |
|
I haven't fully understood what you meant. |
Ne demek istediğini tam olarak anlamış değilim |
|
It's bitterly cold outside. |
Dışarısı aşırı derecede soğuk |
- Bu grupta awfully, terribly ve badly "very, very much" anlamda kullanılır.
|
I'm terribly sorry |
Çok üzgünüm |
|
He was awfully/terribly upset by the news |
Haberlerden dolayı korkunç derecede üzgündü |
- Badly, want ve need fiilleriyle çok sık kullanılır.
|
I badly need a holiday for a few days |
Bir kaç gün için fena tatile ihtiyacım var |
|
I need some money badly |
Biraz paraya çok ihtiyacım var |
- Pretty, bu kullammıyla ratter ve quite ile aynı anlamdadır ve "oldukça" demektir.
|
We had a camping holiday, and it was pretty tiring |
Tatilde kamp yapmıştık ve oldukça yorucuydu |
|
They are working pretty hard these days. |
Onlar bugünlerde oldukça zor çalışıyorlar |
h) Too, enough, very, very much and much gibi çokluk zarfları
- Too, bir sıfatı ya da zarfı niteleyebilir
|
You are eating too quickly, |
Sen de çok hızlı yiyorsun |
- Too, başka zarflarla nitelenebilir. Bu zarflar şunlardır; far, rather, much, a bit, a little.
|
This skirt is a little too big for me |
Bu etek benim için biraz fazla büyük |
|
This house is much too large for only two people. |
Bu ev sadece iki kişi için çok fazla geniş |
|
It's rather too dreary today to go out. |
Bugün dışarı çıkmak için oldukça kasvetli bir gün |
|
There were far too many people at the party. |
Parti de çok fazla insan vardı |
- Enough, bir sıfatı, zarfı, fiili ve ismi niteleyebilir. Enough, sıfat ve zarftan sonra, isimden önce gelir.
|
This rope isn't strong enough Zarf |
Bu ip yeterince güçlü değil |
|
I drove carefully enough, Sıfat |
Yeterince dikkatli araba kullandım |
|
I have enough money İsim |
Yeterli param var |
- Very, bir sıfatı ya da zarfı tanımlayabilir
|
Everything is very expensive these days, Sıfat |
Bugünlerde her şey çok pahalı |
|
Slow down, please. You are driving very fast, zarf |
Yavaşla Lütfen çok hızlı sürüyorsun. |
- Very bir fiili tanımlarken very much biçiminde kullanılır.
|
I like swimming very much |
Yüzmeyi çok severim |
- Much ve very much, appreciate, admire, regret, care, mind, enjoy, like, dislike, hope, fear gibi derecesini ifade edebileceğimiz fiillerle kullanılır.Much daha çok olumsuz cümlede ve soruda kullanılır. Olumlu cümlede kullanımı çok kısıtlıdır.
|
I don't like football much. |
Futbolu fazla sevmem |
|
He used to drink a lot, but he doesn't drink much nowadays |
O çok içerdi ama bugünlerde fazla içmiyor |
|
She doesn't much care to be in crowded places. |
Kalabalık mekanlarla olmakla fazla ilgilenmez |
|
I much regret my foolish remarks |
Aptalca sözlerimden ötürü çok pişmanım |
|
I much appreciate what you have done. |
Yaptıklarını çok takdir ediyorum |
- Very much daha çok olumlu cümlede kullanılır ve normalde yeri fiilden; varsa, nesneden sonradır. Ancak, fiilden önce de gelebilir
|
I very much enjoy being with friends |
Arkadaşlarla olmayı çok seviyorum |
|
I enjoy being with friends very much. |
Arkadaşlarla olmayı çok seviyorum |
|
She very much wants to buy a car |
Bir araba satın almayı çok fazla istiyor |
|
She wants to buy a car very much. |
Bir araba satın almayı çok fazla istiyor |
- Very much olumsuz cümlede kullanıldığında cümlenin sonunda yer alması tercih edilir.
|
I don't like football very much. |
Futbolu çok fazla sevmem |
|
I don't approve of her course of conduct very much |
Onun dersteki davranışını çok fazla tavsif etmiyorum |
i) Barely, hardly, little, scarcely gibi zarflar
- Bu zarflar olumlu cümlede kullanılır ancak cümleye verdikleri anlam olumsuzdur.
|
Most of the people at the reception were strangers to me. I barely/hardy/scarcely knew anybody there. |
Resepsiyondaki çoğu insan bana yabancıydı Hemen hemen hiç kimseyi/neredeyse hiç kimseyi tanımıyordum |
|
He barely/hardly/scarcely avoided the accident, |
Kazayı güçlükle/güç bela/ancak önleyebildi |
- Little, think, imagine, expect, realise gibi düşünmeye ilişkin fiilleri niteleyebilir.
|
I little know what he has been doing since he left. |
O terkettiğinden beri ne yaptığını çok az biliyorum |
|
I little expect him to pass the exam. |
Sınavı geçmesini çok az bekliyorum |
j) Almost, nearly, practically, virtually
- Bu zarflar, "hemen hemen, neredeyse" anlamındadır. Niteledikleri fiilin önünde yer alırlar.
|
I almost/nearly/practicallyhit the child |
Çocuğa neredeyse çarpıyordum |
|
She almost/nearly/practically dropped the tray |
Tepsiyi neredeyse düşürüyordu |
|
The questions on the test were really difficult. I almost/nearly/practically/vlrtually did nothing |
Testteki sorular gerçekten çok zordu. Neredeyse/hemen hemen hiçbir şey yapmadım |
- virtually, diğer üçünden daha güçlü bir anlama sahiptir ve "gerçekten" anlamına da gelir.
|
The defeat of our team was virtually a disaster. |
Bizim takımın yenilmesi gerçekten bir felaketti |
- Barely/hardly/scarcely'nin cümleye verdiği anlam ile almost/neart"Vt>ractically'nin verdiği anlama dikkat ediniz.
- "/ barely/hardly/scarcely passed the exam." cümlesi "Sınavı güçlükle/güçbela geçebildim.Ancak bir geçer not alabildim." anlamını verir. Ama güçlükle de olsa "pass" eylemi gerçekleşmiştir. Yani kişi sınavı geçmiştir.
- "/ almost/nearly/practically passed the exam." cümlesi ise "Sınavı neredeyse geçiyordum. Geçmeme ramak kalmıştı." anlamını verir. Oysa "pass" eylemi gerçekleşmemiştir. Yani kişi sınavdan kalmıştır.
k) e) Falrly, quite, rather
- Fairly, quite ve rather, bir sıfat ya da zarfı niteleyebilir.
Rather, "considerably" ile aynı anlama sahiptir ve "oldukça, bir hayli" demektir. Rather daha çok expensive, Jate, poor, ugly, sadly, unwisely,. gibi olumsuz bir özelliği ifade eden sıfat ya da zarflan nitelemek için kullanılır.
|
It's rather cold today. |
Bugün oldukça soğuk |
|
She behaved rather foolishly last night. |
Dün gece bir hayli aptalca davrandı |
|
She was rather tense, so I advised her to take a few days off. |
O oldukça gergindi bu yüzden bir kaç gün dinlenmesini tavsiye ettii |
- Fairly, daha çok olumlu bir özellik ifade eden sıfat ya da zarflarla kullanılır.
|
She is fairly tall |
O epeyce uzun boylu |
|
It's fairly warm today |
Bugün oldukça sıcak |
|
I'm fairty tolerant with my son |
Oğluma karşı oldukça hoşgörülüyüm |
- Quite, iki anlama sahip bir zarftır. Birinci anlamı "fairty' ile aynıdır ve "oldukça" demektir.Quite da fairly gibi, daha çok olumlu bir özellik ifade eden sıfat ya da zarflarla kullanılır.
|
It's quite warm today. Let's have a walk. |
Bugün yeterince sıcak hadi yürüyüş yapalım |
|
I try to be quite understanding with my son. |
Ben oğluma karşı oldukça anlayışlı olmaya çalışırım |
|
She managed to settle the row quite cleverly. |
O satırları yerleştirmeyi oldukça zekice başardı |
- Quite, "tamlık, bütünlük' ifade eden empty, full, ready, sure, wrong, right, unique, alone,. gibi sıfatlarla ya da incredible, unexpected, amazing, extraordinary, horrible, superb, marvellous, gibi çok güçlü anlama sahip sıfatlarla kullanıldığında "completely" (tamamen ) anlamına gelir
|
I'm not quite ready |
Tam olarak hazır değilim |
|
The suitcase is quite empty |
Valiz tamamen boş |
|
You are quite right, |
Tamamen haklısın. |
- Quite, bir fiili de niteleyebilir. Eğer nitelediği fiil enjoy, like, want, wish gibi derecesini belirtebileceğimiz bir fiil ise "quite" in anlamı "oldukça" dır. Ancak agree, think, understand gibi bütünlük ifade eden bir fiil ise "quite" in buradaki anlamı "completely" dir.
|
I quite liked the film |
Filmi oldukça beğendim |
|
We quite enjoyed ourselves at the party |
Parti de oldukça eğlendik |
|
I don't quite understand his excuse. |
Onun mazeretini tam olarak anlamadım |
|
We haven't quite finished the book. |
Kitabı tam olarak bitirmedik |
|
I quite agree with him. |
Onunla tamamen aynı fikirdeyim. |
- Rather da like, enjoy, dislike, object gibi fiilleri nitelemek için "oldukça" anlamında kullanılır.
|
I rather object to elementary school students being given too much homework. |
İlk okulda öğrencilere verilen çok sayıda ödeve oldukça karşıyım |
|
She rather likes doing housework. |
O ev işi yapmayı oldukça çok sever |
- Sıfat tamlamalarında a/an, "fairly" den önce kullanılır.
|
She is a fairly tall girl |
O oldukça uzun boylu bir kız |
|
It is a fairly interesting story |
Oldukça ilginç bir hikaye. |
- A/an, "rather" dan önce ya da sonra gelebilir.
|
This is a rather difficult question/rather a difficult question. |
Bu oldukça zor bir soru |
|
This is a rather noisy place/rather a noisy place. |
Bu oldukça gürültülü bir mekan |
- A/an, "quite" dan sonra gelir.
|
It was quite a nice holiday. |
Oldukça güzel bir tatildi |
|
She was quite an understanding person. |
O oldukça anlayışlı bir kişiydi |
|
Our house is quite a long way from here. |
Evimiz buraya oldukça uzaktır |